Bülent Buda: Çok açık, anlaşılır olmalıyız. Skor tatsız. Moral bozar, can sıkar.
Ancak kabullenip sindirebilmeliyiz. Bu malzeme bu ligin yükünü taşıyamaz. Son maç oynandığında Altay’ın ait olduğu konum belli olacaktır. Hatta şimdiden de bellidir.
Bu genç adamlar, bu zorlu ligde yarışarak, üzülerek, yorularak büyüyecekler ve de geleceği omuzlarında, kramponlarında taşıyacaklar. Neye yarar anlık, günlük yorumlar?
Çok açık görünüyor her şey. Rakip Gençlerbirliği daha güçlü ve daha nitelikli bir oyuncu topluluğuna sahip. Bu güce karşı varolan potansiyelinizle direnemezsiniz.
Asıl soru şu; Ligin bitiminde bu çocuklar ne kadar gelişecek, ne kadar büyüyecek ve özgüven kazanacaklar?
Altay’ı indiği yerden tekrar yukarıya taşıyacaklar mı?
O güce, o bilgiye, o karaktere ulaşacaklar mı? Kaybedenler, zihinsel kalıplarına aşırı sadıktır. Oldukları gibi kalarak olmak istedikleri yere varmayı umarlar. Ama sadece umarlar. Sonu boşluktur. Böyle olmasınlar tüm dileğim budur.
Fatih Tanfer: – Gençlerbirliği karşısında tribünde susmadan destek veren taraftar, sahada da Altay’ın alt yapısından yetişmiş evlatları koştu ve çabaladı. Her maçta olduğu gibi hücumda üretkenlik yoktu. Maçın başından itibaren çok az pozisyon yakaladılar.
– Altay’ın iki Enes’i de yetenekli. Özellikle 16 yaşındaki Enes Öğrüce’nin 3 hafta önce çok yetenekli olduğunu yazmıştım. Pas kalitesi oyun görüşü ile gelecek adına umut veriyor. İlk yarıdaki direkten dönen şutu harikaydı.
Ancak futbol, takım oyunu hep birlikte maç kazanılıyor ve kaybediliyor. Stoperler Kuban ve Sefa uyumsuz ve tedirgindiler. Gençlerbirliği’nin merkezden yaptığı ataklara tedbir alamadılar. Özellikle Melih Bostan çok yetenekli bir oyuncu. Buğrada öyle.
Altay, 3-0 sonrası topu ve oyun hakimiyetini Gençlerbirliği’ne bıraktı. Maalesef inancını kaybetmiş bir Altay izledik.
Oyun disiplininden uzak bir oyun anlayışı sahada hakim olunca sonuç kaçınılmaz oldu.
Mehmet Demirtaş: Ligin bitimine 8 hafta kala 18. mağlubiyetini alan Altay’ın saha içi ile ilgili yazılabilecek çok şey kalmadı.
Artık matematik bitti. Her şey mucizelere kaldı. Kısaca Altay’da lale devri bitti. Para bitti, borçlar arttı. Gelirler azaldı. Futbol hatalar oyunu. Çok hata yapan kaybediyor.
Altay’da yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmayanlar iş başına getirildi. Spor, siyaset ve ticaret birbirine karıştı. Herkes Altaylıydı ama; camia içerisi öyle ayrıştırıldı ki, birlikte hareket etme yeteneğini kaybetti.
Büyük Altay göz göre göre, tüm yardım çığlıklarına rağmen yalnızlığa terk edildi. Çorbada tuzu olanların gözü aydın! Bundan sonrası için ise Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok! Acilen ‘Yeniden güven’ ortamı oluşturulmalı. Taraftar, futbolcu, yönetim ve antrenör uyumu sağlanmalı ve kenetlenilmeli.
Burada da görev öncelikle yönetime, sonra taraftara düşüyor. Altay tarihi, alınacak derslerle dolu… Tarihten ders alıp geleceği inşa etmesi gerekiyor.
Altay’ın tarihini bilmeden, yaşananlardan ders alma yeteneği olmadan, onu yönetmeye kalkanların ulaştığı sonuçtur bugün yaşananlar.
Seçilenler, bilgi ya da ilgi alanlarının dışında olsa bile, seçildikleri an her şeyi artık onlar bilir hale gelmelerini bir türlü engelleyemediler. Hal böyle olunca el yordamı ya da kervan nasılsa yolda düzülür mantığı ile yönetilince kulübün geldiği noktaya sürpriz demek haksızlık olmaz mı?
Daha da önemlisi Altay’ın adım adım meçhule olan yolculuğunu seyreden camia büyüklerini, eski yöneticileri tarih hafızasına kaydetti.
Tarih öyle bir ilim dalıdır ki sırası geldiğinde kim ne yaptı ise onları kaydettiği hafızasından çıkarıp bir bir o kişilerin önüne koyar…
Ve kulübe emeği geçen ya da emeği geçtiğini zannedenler, kulüp yöneticiliğini kendi ekonomik ve de siyasi ikbali için kullananlar, kısaca sözde Altaylılar. Altay’ın tarihinde ki hangi satırlarında yer aldığınızı ister vicdanınız rahat, isterse yüzünüz kızarmış bir şekilde görürsünüz.
Eğer gerçekten Altaylıysanız, tarihten ders alır ya da ders alınmasını sağlarsınız. Altay’ın geleceği adına harekete geçmelisiniz. Bence artık derin uykuda olan Büyük Altay sevdalılarının uyanma vakti. Yoksa tarih sizleri asla affetmeyecek.